11 Mayıs 2013 Cumartesi

ASR (Acceleration Slip Regulation ivme kayması kontrolü)




ASR sistemi, frenler ve motor yönetim sistemini birlikte kontrol ederek, tahrik tekerleğinin çekiş yeteneği kaybolduğunda bu durumu algılayarak tekerlek hareketini yavaşlatmakta ve kaymalarını önleyerek, sürücüye yanal ve uzunlamasına dinamik kontrol yeteneği sağlamaktadır.

ASR Çalışma prensibi
Aktif teker hız sensörlerinden, fren müşirinden ve A.S.R. düğmesinden gelen sinyaller ABS/ASR ünitesine iletilir. Sürekli olarak aracın aynı tarafındaki tekerleklerin hızları" karşılaştırılır (sağ ön ile sağ arkayı -sol ön ile sol arkayı) ve aralarında 2-6 km/saatin üzerinde bir hız farkı tespit edildiğinde ASR'nin gücü kesmesini sağlar.
ABS/ASR Ateşleme ve enjeksiyon kontrol ünitesi ile C-CAN hattı (Veri hattı) üzerinden sürekli olarak haberleşir. ASR 80 km/h hızdan sonra devre dışı kalır.
 ABS sistemi arızalıysa ASR sistemi devreden çıkartılır.

ASR Tipleri
       Sınırlı kaymalı diferansiyel
       Fren sistemi çekiş kontrolü
       Aktarma organları çekiş kontrolü

Sınırlı kaymalı diferansiyel
       Bu sistem, herhangi bir durum için en iyi çekişi sağlayacak motor torkunu transfer eden sistemdir.
       Elektronik olmayan bu sistem, genellikle yeni çekiş kontrol sistemleri kadar iyi görev yapamamaktadır.
       Modern sınırlı kaymalı (limited-slip) diferansiyeller gücü kayma başlamadan hemen önce iyi durumdaki tekerleğe transfer yeteneğine sahiptir, ancak, her iki tekerlek kaygan zeminde ise, sistem etkisiz hale gelmektedir.
               Fren sistemi çekiş kontrolü
       Bu tip sistem bazı sensörler ve elemanlar kullanarak ABS'nin uyguladığı gibi frenleme yaparak tekerleklerin boşa dönmesini önlemektedir.
       Her tekerlek bağımsız olarak kontrol edilir ve bu çeşitli kayganlıktaki zeminler için mükemmel bir düzenleme sağlar.
       Genellikle pahalı olmayan ve oldukça etkili olan bu sistem, düşük hız kayması için tasarlanmaktadır. Sistem fren sistemini kullandığından, yüksek hız kaymasında çok fazla sürtünme ve ısı çıkışı olmakta ve fren sistemi elemanları hasar verebilmektedir.

Aktarma organları çekiş kontrolü
       Bu sistem, herhangi bir hızda kayan tekerlek veya tekerleklere gönderilen gücü geciktirmektedir.
       Fren sistemi çekiş kontrolü gibi aynı ABS-tipi sensörler kullanan bu sistem, şu dört işlemi uygulayan bir işlemciye sahiptir:
       (a) gaz kesme, böylece ekonomi sağlanmaktadır;
       (b) yakıt beslemesini kesme;
       (c) ateşleme avansını azaltma
       (d) silindirleri kapatma
ASR Sisteminin faydaları
 1-Harekete geçme ve hızlanma sırasında döndürülen tekerleklerin patinajı engellenir.
2-İdeal ön hareket ve hareket sabitliği için otomatik çalışan sistem.
3-Özellikle tek taraflı kayganlıkta (patinaj anında) harekete geçme yardımı.(Diferansiyelin %100 oranında kapalı kilitli olması durumunda)

Veysel Karani YILMAZ

ASR örnek video



Türkiye’de Otomotiv Tarihi



Türkiye de Otomotiv imalatı aslında son yıllarda ortaya çıkan yerli otomotivi fikriyle değil de 1920 li yıllara dayanır. İşte bu konuda biraz fikir sahibi olmak için bu yazıyı paylaşmak istedim.

Türkiye’de ilk otomobil üretme girişimi 1929’da Ford tarafından İstanbul serbest bölgede denenmiş montaj hattı kurulmuş fakat 1930’lu yılların ekonomik krizi içinde gelişim gösteremeden sona ermiştir.
1954 yılında tarım alanında da kullanılmaya uygun olan Jeep modellerinin Türkiye’de üretilmesi için Tuzla Jeep Fabrikası kurulmuş ve Türk Willys Overland askeri cip ve kamyonetleri ile Büssingkamyonlarının yapımına başlanmıştır. 1955’te ise ticari kamyonet üretimine geçilmiştir. 1955 yılında kurulan Federal Türk Kamyonları AŞ tamamı Türk olan kadrosu ile Çayırova'da Federal markası ile kamyon montajı ve imalatına başlamıştır. 1959 yılında Ford Motor Company ve Koç grubu girişimiyle Otosan kurulmuş ve otomobil üretimine dönük yatırımlar bakımından ilk adım atılmıştır.1960 yılında kadrosu bütünüyle Türk olan Otosan fabrikasında günde 4 adet Ford Consul otomobil ile 8 adet Ford Thames kamyon üretimine, 1967 yılında da hafif ticari araç Ford Transit üretimine başlanmıştır.
1962 yılında Federal Türk Kamyonları AŞ OYAK tarafından satın alındı.Yerine İnternational Harvester ortaklığıyla Kamyon,Otobüs,Minibüs,Traktör,Kamyonet,Pick-Up ve Reo marka Askeri Araçlar ile şase,radyatör,benzin deposu,tampon ve şase ara malzemesi üretecek olan TOE kuruldu. 1963 yılında ise Otobüs Karoseri A.Ş. tarafından Magirus otobüsleri montajı gerçekleştirilmeye başlanmıştır.
1961 yılında dönemin Devlet Başkanı Cemal Gürsel'in emriyle Eskişehir Devlet Demiryolları Fabrikası'nda Türk mühendisler tarafından tamamiyle Türkiye'de tasarlanıp, geliştirilen ilk otomobil üretilmiş ve araca Gürsel'in isteği üzerine Devrim adı verilmiştir. O tarihlerde toplu iğne dahi üretemeyen bir ülkede 135 gün gibi çok kısa bir zamanda son derece kısıtlı imkanlarla tamamen Türk yapımı bir otomobil geliştirilmiş, bundan 4 tane üretilmiş; otomobilller için 3 farklı tipte 10 adet motor üretilmiştir. Projeye katılanların yaptığı açıklama olayı özetlemektedir:
"Devrim otomobilleriyle, "Türkler otomobil yapamaz!" zihniyeti çürütülmüş, geri düşünce mağlup edilmiştir. Şunu ileri sürebiliriz ki, Devrim'in daha sağlam, daha güzel hale getirilmesi artık bir yatırım işidir. Bu konuda karar vermek de devletindir. Teşvik görmek bizleri şevklendiriyor. Yapıcı tenkide daima hazırız. Şahsi hiçbir menfaatimiz yok. Hedefimiz memleketimizin inkişafıdır.(gelişmesidir) Takdir Büyük Türk Milletinindir."



Türk milletinden hak ettiği ilgiyi gören Devrim otomobillleri ne yazık ki yatırım konusunda aynı ilgiyi görememiş ve seri üretime geçememiştir. Buna rağmen özel sektörde otomobil imali fikrini körüklemiş ve onlara cesaret vermiştir. Üzerinde durulacak diğer bir husus, 1966 yılında üretime geçen ülkenin ilk seri üretim otomobillerinden Anadol'un müteşebbislerinin, başlangıçta"Türkiye'de otomobil yapılamaz!" diyenler oluşudur.



1960'ları ortalarına doğru TOE Volvo ile ortak araç üretiminde bulunma çalışmaları yapmış ve Volvo firmasıyla antlaşma sağlanamayınca Triumph firmasının lisans ortaklığı ile 'Zafer' marka yerli otomobil üretme çalışmalarına başlamıştır.Önce sedan modelinin,daha sonra ise station vagon ve pick-up modelinin üretilmesi düşünülen aracın daha tanıtım aşamasında iken bazı kişilerin ve çevrelerin baskısı nedeniyle üretiminden vazgeçilmiştir.
1966 yılına gelindiğinde Otosan, İngiliz Reliant firmasına prototipini hazırlattığı ve prensipte fiberglas gövdeli, iki kapılı, bütün mekanik parçaları Ford’dan alınan, adı bir yarışma sonucu belirlenen otomobilini Anadol’u üretmeye başlamıştır.
1985 yılına gelindiğinde Otosan Ford Taunus modelini, Oyak Renault ise ikinci bir model olarak Renault 9 modelini üretmeye başlamıştır. İki yıl sonra 1987’de ise Türkiye’nin ilk hatchback modeli olan Renault 11 bantlardan çıkmış ilk dizel motor da Anadol pikap’a takılmıştır.
1989 yılında motor ve karoserde yapılan değişikliklerle Renault 12 serisi , Toros modeline dönüştürülmüş ve 2000 yılına kadar üretimi devam etmiştir.
90’lı yıllarda Renault’un üst sınıf modeli Renault 21’in üretimine başlanmıştır. İlk yerli üretim Opel’ler ve Toyota Corolla yollara çıkmıştır.
1993 yılında TOE ve 1995 yılında Genoto fabrikaları kapanmıştır.
1997 yılında yine ilk yerli üretim olarak Honda Civic ve Hyundai Accent üretimine başlanmıştır.
Türkiye bu yıllarda spor otomobil üretmeye başlamıştır. Etox, Anadol Stc-16 dan sonra üretilen Türkiye nin üretmiş olduduğu 2. spor otomobildir. Henüz prototip aşamasındadır. Diğer spor otomobiller ise Yonca-Onuk Tersaneleri tarafından üretilen "Onuk Sazan" ve "Onuk S-56" adlı prototip aşamasında olan otomobillerdir. Ayrıca bir girişimci el yapımı olan "Diardi" otomobillerini üretmiştir.
2007 yılında Gaziantep'te kurulan Müjdeci Kamyonet firması Folkvan markalı kamyonetlerin üretim ve montajına başlamıştır.
Günümüzde hala bir çok firma artık üretim yeri olarak Türkiye’yi benimsemiş durumdadır. Bunun için çok kısa zaman önce Mercedes Benz Aksaray fabrikasına yaptığım ziyarette, Yeni nesil “Actros” modelinin önümüzde ki yıldan itibaren kabin dahil büyük bir kısmının Türkiye’de imal edileceğini öğrendim. Umarım böyle sevindirici haberler gittikçe çoğalır. Özellikle Bir gün herşeyi ile bu topraklara ait bir aracımız olmasını temenni ediyorum.

Veysel Karani YILMAZ

9 Mayıs 2013 Perşembe

İlk Otomobil Nasıl Ortaya Çıktı ? Kim Tasarladı ? İşte Otomobil Tarihçesi…


Otomobillerin Tarihi
Günümüzün vazgeçilmez ulaşım araçları olan otomobillerin, aslında hayatımıza ne zaman girdiğini hiç
merak ettiniz mi? Otomobil deyince gözünüzün önünde canlanan profili tamamen unutun ve tarihte ki
yolculuğumuza başlayalım.
Otomobillerin geçmişi, bütün çağların en önemli mekanik icadı olan tekerleğin geçmişine kadar uzanır.
İlk tekerleğin günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce Mezopotamya’ da kullanıldığı ortaya çıkarılmıştır. Atlı
arabaların ise MÖ 2000′ li yıllarda kullanıldığı bilinmektedir.
Makine gücü ile çalışan ilk otomobillerin geçmişi 1600’ lü yıllara kadar uzanır. 1680 yılında Newton
Buharlı Makina ile çalışan Arabasını tasarladı. Otomobil, Fransızca bir kelimedir. AUTO (kendi),
MOBİLE (hareket) kelimelerinin birleşimidir. Kendi kendine hareket eden anlamına gelir. 1712 yılında
İngiliz tasarımcı Thomas Newcomen ilk buhar makinasını yaptı.
Newton’un Tasarladığı Buharlı Araba
Daha sonraki yıllarda ;
1770 yılında, Joseph Cugnot “ FARDİER “ adını verdiği arabasını yaptı. Bu araba günümüzdeki
otomobil ve lokomotiflerin atası sayıldı. Kendisi subay olduğu için topları taşımakta kullandı.
1786 yılında, James Watt buharlı arabasını tasarladı ve bu arabayı öğrencisi Murdack hayata
geçirdi. Bu arabada lokomotife benziyordu ve kullanan kişiler için, Fransızca da “ Ateşci “ anlamına
gelen “ Chauffeur “ yani “ Şoför “ sözcüğü kullanıldı.
1802 yılında, İngiliz Maden Müh. Richard Trevithich yüksek basınçlı buharla çalışan bir buhar
makinası yapıp, bunu ilk buhar lokomotifini hareket ettirmek de kullandı. Attan daha hızlı giden ilk
taşıt olan Rocket ise 47 km/s hız yaptı.
1860 yılında Belçikalı Mucit Etienne Lonoir tarafından İlk Gazlı motor icat edildi. İçten yanmalı ve
kömür gazı ile çalışan bu motor araba üzerinde de denendi.
1877 yılında Alman Müh. Nikolaus Otto dört zamanlı benzin motorunu yaptı.
1885 yılında Alman Gottlieb Wilhelm Daimler gaz ve petrolle çalışan motorunu yaptı aynı yıl oğlu Paul
Daimler ve Maybach “ Reitwagen “ adını verdikleri ilk motorlu aracı yaptılar. Bu araç daha çok
motosiklete benziyordu.
Fransız mühendisleri Rene” Pan-hard ve Emile Levassor mekanik araçlar üretmek amacıyla bir ortaklık
kurmuşlardı. Daimler, beratını onlara sattı ve gerçekten İlk otomobil 1891′de onların fabrikalarından
çıktı. Bu, iki kişilik ve motoru önde olan bir araçtı. Arka tekerlekleri zincirle dönmekte, sürtmeli vitesler
ve diferansiyelle işlemekteydi ve el freniyle durmaktaydı.
Montbeliardlı sanayici Armand Peugeot 1891′de Daimler motoruyla işleyen arabalar yapmaya karar
verdi: Onun Ürettiği araçlardan biri büyük bir başarıya ulaştı: Valentigney’den hareket ederek ardında
Paris-Brest bisiklet yarışçıları olduğu halde Paris’e girdi ve Valentigney’ye döndü; böylece 2.500 km.’lik
yolu düzenli ve saatte 15 kilometre ile almış oldu.

Ertesi yıl Peugeot 29, 1893′te 40 ve 1895′te 72 araba sattı. Ortağı George Bouton’la başta buharlı
arabalar yapmış olan Kont Albert de Dion, 1893′te benzinli araba yapımına geçti. Küçük ya da üç
tekerlekli arabalara bağladıkları motorları herkesi haklı bir şaşkınlığa sürükledi, çünkü dakikada 1.500
devir gibi çılgın bir hızla dönüyordu. Gittikçe artan benzin motorlu araçlar gördükleri derin ilgiye karşı,
buharlı motor icat etme düşlerine kapılanları ortadan kaldıramamıştı. Tersine çekişme gittikçe
kızışmıştı. Buharlı taşıt uzun bir deneyimin yararlarını kullanmakta ve değeri üreticilerin de ilgisini hâlâ
çekmekteydi, bunlardan biri Le”on Serpollet idi. Bir demircinin oğlu olan Serpollet, petrolle ısıtılan bir
kazan icat etmişti. Bu kazanın içinde su, dar tüplerde dolaştığından hemencecik buharlaşıyordu. Bu
temele dayanarak yaptığı arabada sürücü, lokomotifteki gibi bir “şoför”; yani, ısıtıcıydı elbet ve bu ad,
bugün için yanılgı olan anlamına rağmen kaldı. Serpolet bu aracı sayesinde saatte 120 kilometre
gidebilen ilk sürücü oldu ve ertesi yıl (1903) bu hız 144 kilometreye çıktı. Yine buharlı makine
sayesinde de Pilot Marriott, 1906′da 200 kilometreyi geçti.
Benzini arabanın kesin zaferi, çeşitli aksamının en İyi şekilde işler duruma getirilmesinden sonra ancak
gerçekleşebildi. Bu alandaki en etkili çalışmaları bir teknisyen olan Fransız Fernand Forest’e (1851-
1914) boçluyuz.1882′de elektrikle ateşlenen dört devirli bir motor yaptı ve dört dikey silindirli, supaplı
ilk çağdaş motor da onun eseri oldu (1891).
Bugün hala gelişimine devam eden otomobil sanayi, durmadan büyüyor. Günümüz otomobillerine
ulaşmamıza imkan hazırlayan yukarıdaki kişilerin yanı sıra Henry Ford, Henry Royce, Ettore Bugatti,
Enzo Ferrari, Kiiçiro Toyota gibi katkı yapanları da şükranla anıyoruz.
Veysel Karani YILMAZ